bizosmanliyiz-1299
  Beylerbeyi Sarayı
 

Beylerbeyi Sarayı:

Beylerbeyi Sarayı
 İstanbul’un Üsküdar ilçesinin Beylerbeyi semtinde bulunan ve Sultan Abdülaziz tarafından 1861-1865 yıllarında mimar Sarkis Balyan’a yaptırılan saraydır.

Sarayın bulunduğu yer tarihi bir yer olup, buranın yerleşim alanı olarak kullanılması Bizans dönemine kadar uzanmaktadır. Bu bölgede Bizans döneminde İstavroz Bahçeleri olarak anılan bir koruluk bulunmaktaydı. Bizans döneminde bu bölgeye, 2. Konstantinos’un diktirdiği büyük haçtan ötürü İstavroz (Stavroz) adının verildiği söylenmektedir. Eramya Çelebi, bu bölgede Bizans dönemine ait kilise ve bir ayazmanın 17. yüzyılda hala ayakta olduğunu belirtmiştir.

Osmanlı dönemine ait buradaki ilk yapı ise II. Selim’in kızı olan Gevher Sultan’ın sarayıdır. IV. Murad bu sarayda dünyaya gelmiştir. Daha sonra 17. yüzyılda bu bölgede I. Ahmet tarafından Şevkabad Kasrı, III. Ahmet döneminde ise Ferahabad yalısı yaptırılmış, I. Mahmud ise annesi için Ferahfeza Kasrı’nı yaptırmıştır. Bu bölge padişahların hasbahçesi olarakta kullanılmıştır. III. Mustafa döneminde buradaki yapılar yıktırılıp arazisi halka satılmıştır. II. Mahmud daha sonra bu satılan arsaları tekrar geri alıp, 1829 yılında burada bir ahşap saray yaptırmıştır. Bu sarayın 1851 yılında çıkan bir yangın sonucunda bir kısmı yanmıştır. Sultan Abdülmecid’in de içinde olduğu bir sırada yanan saray uğursuz olduğu düşünülerek bir süre kullanılmamıştır. Daha sonra 1861-1865 yılları arasında yanan sarayın yerine Sultan Abdülaziz tarafından bugünkü Beylerbeyi Sarayı yaptırılmıştır. Sarayın mimarı Sarkis Balyan ve kardeşi hassa mimarı Agop Balyan’dır.

Beylerbeyi Sarayı, bir saray kompleksi olup geniş bir bahçenin içinde asıl saray (yazlık saray) ile birlikte Mermer Köşk, Sarı Köşk, Ahır Köşk ve iki küçük deniz köşkünden oluşur.

Asıl saray olan yazlık saray, Rönesans, Barok ve doğu-batı üslubunun kaynaştırılması ile yapılmıştır. Deniz kenarındaki rıhtım üzerinde inşa edilen saray kagir bir yapı olup yüksek bir bodrumun üzerine yapılmış 2 katlı bir yapıdır. Saray; Harem ( kuzey bölümü) ve Mabeyn-i Hümayun (güney bölümü) dairelerinden oluşup; üç giriş, altı büyük salon 24 oda 1 hamam ve 1 banyo içermektedir. Saray dikdörtgen bir yapıdadır. Sarayın çatısı bütün cepheleri dolaşan bir korkuluk ile gizlenmiştir. Sarayın dış görünüşü zemin katla üst katı birbirinden ayıran kuvvetle belirtilmiş bir silme ile ayrılmıştır. Sarayın deniz ve yan cephelerinin orta bölümleri dışarıya doğru taşan üç bölüm halinde düzenlenmiştir. Yapının pencereleri dikdörtgen şeklinde olup kemerlerle süslenmiştir. Pencerelerin ve duvar köşelerinin arasında tek ve çift sütunlar bulunmaktadır. Birinci kat tamamen mermerle, ikinci kat ise mermer benzeri taşlarla döşenmiştir.

 
 
 
"Boğazdan Görünüm"

Sarayın içi de ahşap oymacılığı, altın nakış işçiliği, resim ve yazı gibi öğelerle süslenmiştir. Sarayın iki katının planı da ortadaki büyük bir salonun çevresindeki odalardan oluşmaktadır. Zemin katta suyu denizden alınan ve üzeri camekanla örtülü bir havuz bulunmaktadır. Zemin katta salonun köşelerinde toplam dört oda vardır. Zemin kattan üst kata havuzun karşısında bulunan çift kollu geniş bir merdiven ya da servis merdiveninden çıkılır. Üst katta bulunan büyük salona Kabul Salonu denir. İkinci katta büyük salonun dışında iki küçük salon ile deniz ve kara cephesine bakan küçük odalar vardır. Sultan Abdülaziz sarayın iç dekarosyonuna özel bir ilgi göstermiş denize olan tutkusu nedeni ile sarayın tavanlarındaki bazı çerçeve ve kartuşların içine deniz ve gemi temaları işletmiştir. Bunun dışında sülüs ve ta’lik hatlarıyla yazılmış manzumeler vardır. Sarayın harem bölümü ise daha sade düzenlenmiştir. Sarayın Harem, Selamlık ve koltuk kapılarından olmak üzere üç girişi vardır.

Saray kompleksinin diğer yapıları olan Mermer ve Sarı Köşkler 2. Mahmud döneminde yapılan eski sarayın parçalarıdır. Mermer Köşkün cepheleri büyük mermer levhalarla kaplı olduğundan bu adı almıştır. Bahçede ki büyük havuzun arka kısmında yer alır. Tek katlı olup ampir üslupta yapılmış bir yapıdır. Büyük bir salon ile iki odadan oluşur. Salonunda büyük oval bir havuz bulunmaktadır.

 
 
 
Deniz Köşk

Sarı Köşk ise havuzun kenarında bulunup bodrumuyla birlikte toplam üç katlı kagir bir yapıdır. Bütün katlarında birer salon ve ikişer oda vardır. Salonunda barok merdiven bulunan toplam üç bölümden oluşan sade bir yapıdır. Köşkün içinde deniz resimleri vardır. Yapının ön ve arka cephelerinde yarım daire kemerli üçlü pencere grupları vardır.

 
 
 
"Tunç Heykeller"

Ahır Köşk, padişahın atlarının bakımı için yaptırılmıştır. Saray arazisini güney bölgesinde bulunmaktadır. Sarayın kapı ve pencereleri at nalı kemerlidir. İçerisinde bir havuz ve yirmi bölmeli bir ahır vardır. Bu Köşk hayvan resimleri ve at figürleri ile süslenmiştir.

Beylerbeyi sarayı denizden geriye doğru setler halinde yükselen geniş bir bahçenin içinde yer alır. Sarayın bahçesinde ağaç ve havuzlarla birlikte tümü Paris’te yaptırılmış olan tunçtan hayvan heykelleri ile süslüdür. Bahçede 80*30 m boylarında içinde sandalla gezilebilecek büyük bir havuz vardır. Bahçe, denize paralel, rıhtım boyunca uzanan süslü bir duvarla çevrilidir. Duvarın üzerinde saraya denizden girişi sağlamak amacı ile iki kapı yapılmıştır. Bunun dışında duvarın her iki tarafında küçük deniz köşkleri bulunmaktadır. Bu köşkler altıgen bir yapıda olup, çatıları çadır biçiminde yapılmıştır. Her iki köşkte de bir oda ve bir tuvalet bulunmaktadır.

Saray padişahların yanı sıra bugüne kadar birçok ünlü ismi ağırlamıştır. 2. Abdülhamid Balkan Savaşlarından sonra güvenlik nedeniyle Selanik’teki Alatini Köşkü’nden alınıp Beylerbeyi Sarayı’na getirilmiş ve hayatının geri kalan kısmını bu sarayda geçirmiştir. Sarayın ilk önemli yabancı konuğu ise 3. Napolyon’un karısı Eugénie olmuştur. Sarayın diğer önemli konukları ise Karadağ Kralı Nikola, İran Şahı Nasrüddin ile Ayastefanos Anlaşmasını imzalamak için İstanbul’a gelen Gran Dük Nikola ve Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph’tir. Cumhuriyet döneminde ise Atatürk’ün davetlisi olarak 1934 yılında İstanbul’a gelen İran Şahı Rıza Pehlevi bu sarayda konuk edilmiştir. 1936 yılında ise Balkan Oyunları Festivali bu sarayda düzenlenmiş ve Mustafa Kemal Atatürk o geceyi Beylerbeyi Sarayı’nda geçirmiştir.

Beylerbeyi Sarayı, 1909 yılında mimar Vedat Bey tarafından onarılmıştır. Cumhuriyet döneminde ise saraya gereken ilgi gösterilmemiştir. Boğaziçi Köprüsü’nün sarayın yakınına yapılması sarayın bütünlüğün bozulmasına neden olmuştur. Ayrıca sarayın büyük bahçesinin bir kısmı Karayollarına bir kısmı Deniz Astsubay Okulu’na verilmiştir. Gerek Boğaziçi Köprüsü’nün yapımı gerekse çeşitli kurumlarca kullanılan yapıları sarayın orijinalliğinin bozulmasına sebep vermiştir. Saray günümüzde Pazartesi ve Perşembe günleri hariç ziyaretçilere açık bir müzedir.


 
  Bugün 7 ziyaretçi (20 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol